İngilizce-Almanca sözlük "fester"

"fester" Almanca çeviri

fester
[ˈfestə(r)]intransitive verb | intransitives Verb v/i

Tüm çevirilere genel bakış

(Daha fazla ayrıntı için çeviriye tıklayın/dokunun)

  • nagen, um sich fressen
    fester gnaw: of feeling figurative(ly) | figurativ, in übertragenem Sinnfig
    fester gnaw: of feeling figurative(ly) | figurativ, in übertragenem Sinnfig
fester
[ˈfestə(r)]transitive verb | transitives Verb v/t

Tüm çevirilere genel bakış

(Daha fazla ayrıntı için çeviriye tıklayın/dokunun)

  • zum Schwären bringen
    fester rare | seltenselten (cause to supurate)
    fester rare | seltenselten (cause to supurate)
  • zerfressen, zernagen
    fester gnaw at figurative(ly) | figurativ, in übertragenem Sinnfig
    fester gnaw at figurative(ly) | figurativ, in übertragenem Sinnfig
fester
[ˈfestə(r)]noun | Substantiv s

Tüm çevirilere genel bakış

(Daha fazla ayrıntı için çeviriye tıklayın/dokunun)

  • Geschwürneuter | Neutrum n
    fester medicine | MedizinMED ulcer, fistula
    Fistelfeminine | Femininum f
    fester medicine | MedizinMED ulcer, fistula
    fester medicine | MedizinMED ulcer, fistula
  • kleine eiternde Wunde, Pustelfeminine | Femininum f
    fester pustule
    fester pustule
So eitert die Vergangenheit weiter vor sich hin.
So the past continues to fester.
Kaynak: News-Commentary
Mehrere französische Regierungen in Folge haben diese Situation gären lassen.
Successive French governments have let this situation fester.
Kaynak: News-Commentary
All diese Probleme sind so schwer lösbar, weil sie bereits so lange schwären.
All of these problems are so difficult to resolve because they have been festering for so long.
Kaynak: News-Commentary
Oder entzündet er sich wie eine Wunde
Or fester like a sore —
Kaynak: News-Commentary
Die griechische Krise schwärte weiter und breitete sich auf andere Defizitländer aus.
The Greek crisis festered and spread to other deficit countries.
Kaynak: News-Commentary
Und irgendetwas nagte seitdem an mir.
And something festered inside me after this happened.
Kaynak: TED
Doch wird ihre Unterdrückung diese Fragen nicht verschwinden lassen; sie macht sie nur brennender.
But suppression won't make these issues go away; it only lets them fester.
Kaynak: News-Commentary
So wie es jetzt ist, kann es in Sangatte nicht für immer weitergehen.
But the situation at Sangatte cannot be allowed to fester.
Kaynak: Europarl
Kaynak

Fikrinizi bizimle paylaşın!

Ücretsiz Çevrimiçi Langenscheidt Sözlüğü beğendiniz mi?

Değerlendirmeniz için çok teşekkürler!

Çevrimiçi sözlüklerimizle ilgili geribildirimleriniz mi var?

Bir çeviri mi eksik, dikkatinizi bir hata mı çekti ya da sadece bizi takdir etmek mi istiyorsunuz? Lütfen geribildirim formunu doldurun. E-posta adresinizi belirtmek tercihinize bağlıdır ve veri korumamıza göre sadece talebinizin yanıtlanmasına yarar.

Onay işareti koyarak robot olmadığınızı doğrulayın.*

*Zorunlu alan

Lütfen işaretli alanları doldurun.

Geribildiriminiz için çok teşekkürler!

Bizi ziyaret edin: